Işıkları En Son Çıkan Kapatsın

Ve 27.. Geçtiğimiz yıllarda sadece doğum günlerinde yazabiliyordum. Aslında bu yazmak değil bu bir iç mahkeme , görgüsü, tanığı, sanığı, hepsi benim. Davam ise hayat yolum. Bu sene hayatımın en zor senesiydi sanırım. Katarsise katılan herkesin hayatlarındaki kırılma anlarını dinlerken idrak edemiyordum. O anı değil, hayatta nasıl bir kırılma anı olur yada bu kırılma anı nasıl hissedilir idrak edemiyordum. Ta ki bu sene paramparça anlarım olana dek. Vedalaşmalar, sırta vuran teselli elleri, herkesin yabancılaştığı, umutların olduğu.. hepsine geleceğim. Kravatını gevşet. Bu sefer ağır gideceğim Kemerleri Çöz..


Veda.

Bir erkeğin erkek olduğunu hep sünnetle ilişkilendirirler fiziksel olarak doğru ancak okyanusta suların çekildiği an “Babanın Vedası.” Suların çekilmesi benzetmesini derinlemesine yaptım. Güçlü dalgaların olduğunu, pahalı tekneleri alabora ederken,  asla düşünmez deniz günün birinde sularının çekilip sahili çıplak bırakacağını. Babam, canım babam.. bizi hem alabora etti hem çıplak bıraktı. Bir anda oldu her şey bir telefonda öğrendim anlayamadım, ağlayamadım. Bir telefonla kardeşime ilettim haberi ve o çığlıkla uyandım ağlamaya başladım. Alabora oldum.. Durmadı gözlerim, yaşlarım buharlaştı çekildi tuzlu sular. Şimdilerde çırılçıplağım. Ne bir fikir danışabiliyorum ne güzel bir haber verebiliyorum, hala sofrayı hazırlarken 4 tabak çıkarıyorum. Hala akşam 6:30 da kapının çalmasını ve ekmekle gelmesini bekliyorum. 



Teselli Tokatı,

İlk andan itibaren birileri yanımda omzuma destek eli koydu. En güzeli de hiç konuşmadan yanımda oturanlardı. Ne söylenirdi ki. Boş cümleler sarfedenler yerine sadece bekleyen yere bakan insanları daha çok sevdim. Yazgı, kader, mukadderat gibi kelimelerin anlamlarını bende biliyorum açıklamaları canımı sıkıyordu, daralıyordum. Kendi kendime kaldığım ilk akşamı unutamıyorum. Kabullenememe idrak edememe bolca gözyaşı. Aile grubundaki son fotoğraflarına bakıyorum ben çekmiştim fotoğraflarda yoktum. Kardeşimi üniversiteye uğurlamıştık. Mutluyduk öyle kalmadı. Sabah kardeşim gelecekti ve beni bu kadar kötü görmemeliydi. Ne hissedersem hissedeyim güçlü gözükmem lazımdı onun için, annem için, ailemiz için. Bir kaç ay öncesinde tahayyül edemeyeceğimiz bir deprem olmuştu. İnsanlar tüm ailele fertlerini, evlerini hayatlarını kaybetiler. Acılar elbette kıyaslanmaz ama o insanlar çadırlarda tek aile ferdi olarak yaşarken benim bu kadar üzülmeye hakkım yokmuş gibi geldi düşününce. Tüm gece ağladım. Kıpkırmızı gözlerle kardeşimi bekledim. Gece tam 4 saat vefat haberini nasıl yazacağımı düşündüm yazdım sildim yazdım sildim. Bir sürü iyi dostum oldu, çok yakın arkadaşlarım oldu ama kardeşimi hiç bu gruba dahil etmezken bir anda en yakınım oldu. Tek ihtiyacım olan onu görmekti. Ve sabahın ilk ışıklarıyla geldi kıpkırmızı gözleriyle. Destek olmalıydım, güçlü olmalıydım bana ihtiyacı var. Gassalın “son kez göreceksiniz babanzı, bir daha istesenizde  dokunamazsınız dokunun” cümlesi kulaklarımda hala yankılanıyor. Taş kesilmiş vücudun, öyle hareketsizsin ki, öyle masum yatıyorsun, keşke kalksan bir şey desen son bir cümle kursan,bir nasihat versen.. söz dinleyeceğim söz babacım söz..


Yabancılar,

Hayatıma bir sürü yabancı girdi bu süreçte. Canım babamın dostu, seveni çok fazlaymış ve hepsi niyetleri ne olursa olsun yardımcı olmak istediler. Aslında babam arkadaşlarıyla dışarı çıkam yada sürekli buluşan etkinliklere katılan biri değildi ama sevmeyeni de yoktu. Çocukluk arkadaşları bile gelmişlerdi. Onları görmek beni daha çok zorladı. Benden daha fazla tanıyorlardı babamı, beni en iyi onlar anlar diye düşünüyordum. Hep hissederdim babamın her kararımda arkamda olduğunu. Bu sefer ; Ben kardeşim ve amcam sıralı, yanımızda babam tabutta, tüm arkadaşları sevenleri, tanımadığım yüzlerce insan baş sağlığı dilediler. İsimimi bilmeyen insanlar yardımcı olalım diye söylemlerde bulundular. Yüzüme bakmadan başsağlığı verenler.. yatacak yeriniz yok! Hissetmek zorunda değilsin ama şov yapamazsın. Sinirliyim, öfkeliyim, kızgınım, üzgünüm, yalnızım, hissizim.. hep yalnızdım ona alışığım da diğerleri çok yabancı bana. Mezarlık açılmış, içine biz girdik önce. Sonrası bir kürek, bir kürek daha, bir kürek daha.. Gücüm kalmamıştı ne toprak almaya ne yürümeye ki arkadaşım anlamış olacak ki aldı elimden küreği. Bir diğeri girdi koluma ama tutamadı çöktüm kaldım başucunda. Haklıydı gassal son kez dokunmuştum..


Umutlar.

Bu yazının konusu olur mu bilmiyorum. Beni gerçekten seven birilerinin olması beni mutlu ediyor. Hep şüphem vardı, gerçekten! Gerçi artık sikimde de değil. Toprak olup gidiyoruz kimin toprak attığı kalanlar için önemli oluyor. Ardımdan ağlacaklar benimle gurur duysa yeterli olur. Zaman geçti. Sonrasında bir teklif aldım. Teklifi değerlendirmek için ilk arayacağım kişi hayatta yok. İlk yüzleşmem o an oldu. Tam babama sorup fikir almam gereken andı. Kardeşim, annem ve arkadaşlarıma danıştım. Bir kulübüm oldu. Çalışma temposuyla bir şeyleri unutmak istedim. Anda kaybolmak istedim. Korkularım o kadar büyük ki aklımı kaybetmekten korkuyordum. Yazıp yazıp sildiğim bu korkumun sanırım burada kalmasını istemeyeceğim. Velhasıl alışıyor insan, alışıyor ama bir sözle, bir dede torun görünce, “babam” kelimesi duyunca olduğu yerden ruhen eksiliyor insan. Dalıp gidiyorum canım babamın anlarına. Yeni anımız olamayacak belki ama eskileri unutmamak en büyük ödüldür bana. Seni çok seviyorum babacım. Keşke daha fazla söyleseydim bunu, keşke daha fazla sarılsaydım, keşke daha fazla öpseydim, keşke eksik bırakmasaydın bizi, keşke gece kapıyı yine sen kilitlesen. Işıkları en son çıkan kapatacaktı babacım sen ilk kapattın burası zifiri karanlık.. 


Geçen sene beraber üflemiştik, fotoğraf çekilmek istememiştim artık ne mum üflemek istiyorum nede doğum günü pastası. Geçen bir sene beni yaş aldırmadı yaşlandırdı. Sensizleştirdi, hissizleştirdi.. 


Tek dileğim var; kaldıramayacağım acılar istemiyorum artık!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İceberg

23