Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bana Ayrılan Sürenin Sonu

Yaptığım hatalar kadar büyümediğim bir yıl daha.22 yıllık sürecin getirileri götürüleri hayatın kendi terazisinde sallanadursun. Bu mevsimde hala güneş yağıyor üzerime. Geçen zaman sadece bana değil tüm dünyaya zerk etmiş. Dünya değişirken mevsimler farklılaşırken kim aynı kalabilir ki? Hepimiz o zehri tattık bir kere. Herkesin dilinde değiştini ifade etmek yatıyor. Kime göre ve ne kadar değiştiği ise muamma. Zehrin önemi dozudur, şifayıda bu belirler. Her neyse gelelim günün anlam ve önemine.İlk nefes ,ilk dert işte bugün başladı. O an orada olan insanlara verdiğim mutluluğu bir daha asla veremeyecek olma korkusu hep içimde bi yerlerde durdu. Mutlu ettikçe mutlu olmak benim mottolarımdan biri sanırım. Aslında başka bir pencereden de zayıflığım. Pencere buğulu ama gökyüzünde tahtı sallanan siluetleri görmek mümkün. Bananeyse başka  siluetlerden , kahrolası merak hepimizin yapı taşı.. Bir başıma olduğumu hissetmek, görmekle devam edince, üzüntü yerini hissizliğe bırakıyormuş. Uykuya

Gereksiz Bir Umut

İstisnalar bütünün en önemli parçası. Umut, kaybolmayan istisna olmalı. Masadan düşünceler düşerken birine tutunuyorum ki oda umut. Düşmesin kırılmasın istiyorum. Hayaller, hayatlar, ümitler, geçmiş birer birer düşerken bir tek umudu tutmak istiyorum. Uzuv kaybı vücudu öldürmez ancak vücudun kilit taşı umuttur. Besleyen bazı nesneler olsa da. Anahtarın da kilidin de çilingirin de kendisidir umut. Zaman gibi umutta tükenir mi?Umut korunması gereken bir ütopyaysa eğer sen orda yaşaması gereken ruhsun. Üstelik sadece geleceğe umutlu olunmaz. Geçmişin de seni umutlandırabilir. Umuta ekmek veren herkes umuttur. Geçmiş vadeli umut dağıtırken,vadeyi belirlemez tıpkı ölüm gibi. Güneşin doğacağını bilmek ama zamananı bilmemek gibi bu . Üstelik bekledikçe zamanın yavaş geçmesi de doğanın oyunu, zamanın kişisel büküldüğünün kanıtı gibi. İstenmeyen anlar Trabzon kuymağı gibi uzarken,sabır her an kopmaya meyilli maraş dondurması.Gariptir ki hayatımız bu ikisi arasında gidip gelmekte.. Hayatı di

İç Döküntüleri

Resim
Yazmak.. İnsanlara söylemek istediklerim , çekindiğimden yada söylerken duygularımı gizleyememekten belki de yanlış anlaşılmaktan korktuğum için yazarak anlatıyorum hislerimi. Buda kendimi anlatmak için daha güçlü yazmam gerektiğini hatırlatıp beni zorluyor. Aslında söylenenlere verilen tepkiler de aynı oranda değişiyor. Yüz yüze verilen tepki ile tek başına mesajı okuduğunda hissedilen ve verilen tepki eş olmuyor çoğu zaman. Bu olumlu yada olumsuz değil sadece daha uçlarda oluyor.  Ben zor bir adam değilim ama geçinilmesi zor biriyim kabul ediyorum. Fazlasıyla alıngan, söylenen her sözü kafama takan ve sırf bu yüzden gün doğumunu ufacık penceremden uykusuz gözlerle üstelik güneşi göremeden seyrettiğim oluyor mesela. Etraftaki insanlar ne düşünür kaygısıyla yaşayan ve hareketlerine sürekli dikkat eden bu yüzden bazen anı kaçıran, bir sonraki adımı düşünmekten , hayatımı kurgulamak ,planlamaktan akışına bakamayan , çabuk motivasyonu düşen , modu her an düşmeye aday potansiyel bir de

Arkadaşlığın Türevi

Resim
                                                         Beni dinleyecek değil de anlayacak birine ihtiyacım var sanırım, ondan bu susmalarım .Köşeme geçip beklemelerim. Ringin içi bok püsür. Bazen bilinmezlik denizinde şişeye konulmuş bir gemi gibi hissediyorum. Ne yüzebiliyorum ne batıyorum. Şişenin nereye gideceği tam bir muamma. Beni bir şişeye tıkıp gördüğü ilk suya atansa ne halde hiç bir fikrim yok. Denizler okyanuslar aşsam da bir şişenin mantarını açmaya yetmiyor gücüm. Yine yağmurlu bir akşamda yanan mumlar sayesinde anlıyorum herkesin tek başına şişelere tıkıldığını. Herkesi şişelere tıkan ,hayatını bir mantarla kapatan birilerinin olduğunu. Büyük bir koleksiyoncunun farklı parçaları gibiyiz. Aynı ama farklı parçalar.. Onlarca insanın binlerce maskeye sahip olduğunu ,çöpte biriken suratlardan öğrendiğimden beri karanlıkta oturuyorum geceleri. Sonra bir telefon çalıyor , telefonun çalması bile yüz kaslarımı çalıştırmaya yetiyor , hafif bir tebessümle açıyorum telefon

Nereden Nereye

Resim
https://youtu.be/pYdcQe-F_QA                                                  Az önce bir videoya denk geldim Youtube da ,linkini de bırakırım aşağı bir yere. Bu doğada bir bizim kötü , harap  edici olduğumuzu kanıtlayan basit bir video. Parçalamak ,bölmek ,har vurup harman savurmak bizim işimiz ,peki neden bu böyle? Neden düzene aykırı olmak zorundayız? Neden yok etmekte rakibimiz yokken yaşadığımız yegane habitatı ziyan ediyoruz ve bundan şikayetçi de olmuyoruz. Neden gözlüklerimizi çıkarıp mutsuzluğumuzun sebebini en başında aramıyoruz. Hep başka insanlara suç atıp hiç parmak izimiz yokmuş gibi bahsediyoruz olaylardan. Her gün hemen hemen dünya üzerindeki her insan rol yaparak gülüyor hem de defalarca. İçi boş sesi yüksek kahkahalar… “o kadar acı çeker ki insan, canlılar arasında bir tek o kahkahayı icat etmek zorunda kalmıştır” der Nietzsche .Sahiden biz çok mu acı çekiyoruz? Sebebi ne peki? Seni en çok ne üzer bu hayatta? Terk edilmek, aldatılmak ,birini kaybetmek ,par

Hoşça Kal

Resim
Binlerce cümle on binlerce kelime hepsi tek bir kelime ile son buluyor. Aldığın tüm nefeslerin ardından bir gün yeni nefese gücünün yetmemesi gibi. Ürkek ve çekingen başlayan tanışma merasimi , hobilerini, sevdiği yemekleri , tatlıları , nefret ettiği sebzeleri tek tek öğrenmek belki de sırf o sevmiyor diye bazı tatlardan vazgeçmek , damak tatlarını bir yapmak o kadar haz veriyor ki insana bir gün biteceği aklına bile gelmiyor .  Ardından ortak nokta bulmalar başlıyor sevdiği şarkıyı sevme , dinlediği grubu dinleme ,dinlediği türlerden nefret etsen de zamanla tek dinlediğin türler olması ,okuduğu kitabı bilmesen bile hemen en yakın kitapçıdan temin edip okuma, bilmediğin yazarları sırf o seviyor diye okumak ama hiç aklına gelmiyor ki bir gün tüm bu kitabı küfürle anacağın şarkılarda gözlerinin dolacağını. Buluşmaların ardı arkası kesilmiyor başka yerlerde başka mekanlara ruh veriyor anılarınız. Tarihin lügatına gülüşlerinizi ekliyorsunuz. Hatır için içtiğin Türk kahvesi